
(Uluslararası Şifacılar Kongresi’ne ve çeşitli alıntılara dayanarak)
Kozmoenerji uygulaması, birçok ezoterik öğreti gibi, esasen pratik deneyimlerden doğan yeni bir bilgi alanıdır. Kozmoenerjetik’in kurucusu Akademisyen V.A. Petrov, bu konuyla ilgili şöyle der:
“Kozmoenerjetik nedir ve amacı nedir? Bu öğreti, bir kişiyi yalnızca üç gün içinde ortalama seviyenin üzerinde bir şifacıya dönüştürebilecek kadar hızlı bilgi aktarımı sağlayan bir teknoloji olarak ortaya çıktı. Bu benim içsel sezgimle yürüdüğüm bir yoldu ve zamanla öğrencilerimle birlikte, ortak bir bilinç yaratmanın mümkün olduğunu gördüm. Bunun için ne gerekiyor? Ne kadar çok insan aynı şeyi yaparsa, ortak bir dil o kadar hızlı gelişir ve belirli bir güçle çalışan bir egregor açığa çıkar. Bu egregor, zamanla bazı nedenlerden dolayı etkinliğini yitirebilir. Ancak egregor oluştuğunda, düşünce gücüyle mucizeler yaratmak, örneğin bir piramit inşa etmek veya taşları burulma alanları boyunca hareket ettirmek mümkün hale gelir. Ve bugün ister iyi ister kötü olsun, bir egregor zaten inşa edilmektedir…”
Bu nedenle, Kozmoenerjetik’in temel amacı; insanların aynı dili konuşabildiği, ortak bir akıl ve bilgi alanı yaratmak, yani insanlığı bir araya getirecek bir topluluk oluşturmaktır.
Frekansların Kaynağı ve Seçimi
Bugün kullanılan kozmoenerjetik frekansların çoğu, enerji açısından güçlü “güç yerlerinden”, anormal bölgelerden ve eski ezoterik kültlerin ibadet alanlarından elde edilmiştir. Amaç, bu bölgelerin sahip olduğu enerji-bilgi alanları aracılığıyla, insan da dahil olmak üzere çeşitli sistemlerin durumunu etkilemeye yarayan araçlar geliştirmekti.
İlk aşamada, ihtiyaç duyulan enerji bilgi spektrumlarının keşfi, izole edilmesi ve tanımlanması temel çalışmaydı. İlk frekansların bulunmasından sonra, toplu kullanıma sunulmadan önce bu frekanslar on yılı aşkın süren test ve klinik deneylerden geçmiştir.
Özellikle Budist şifa bloğundaki frekanslar, sağlıklı organların enerji alan parametrelerine ve insan beden sistemlerine olan uyumuna göre seçilmiştir. Bu frekanslar, hastaların titreşimlerine karşılık gelen “matris” yani referans değer olarak kabul edilir.
Fiziksel Tepkiler ve Telafi Mekanizmaları
İnsan bedeni, enerji alanında meydana gelen değişiklikleri telafi etmeye çalışır. Örneğin, korktuğunuzda vücudunuz bunu algılar ve nabız, kan basıncı, adrenalin düzeyi gibi çeşitli parametreleri değiştirerek bu duruma tepki verir.
Aynı şekilde, dokunaklı bir film izlediğinizde gözyaşı dökebilir, birini erotik biçimde hatırladığınızda fiziksel tepkiler yaşayabilirsiniz. Bütün bu tepkiler, fiziksel bir temas olmadan yalnızca enerji-bilgi alışverişi sonucu oluşur.
Her insanın telafi mekanizması farklıdır. Aynı bilgi, kişilerde veya aynı kişide farklı zamanlarda farklı tepkiler doğurabilir. Bu da gösteriyor ki şifacılar, iyileştirici etki yaratmak için bu mekanizmaları anlamalı ve doğru biçimde enerji alanına müdahale edebilmelidir.
Petrov’un Katkısı: Sistematik Şifa
V.A. Petrov’un en büyük katkılarından biri, bu telafi mekanizmalarını inceleyerek sistematik hâle getirdiği ve frekanslara dönüştürdüğü Budist şifa bloğunu oluşturmasıdır. Artık bir şifacının onlarca yıl boyunca bu mekanizmaları deneyimle öğrenmesine gerek yoktur; doğru frekansı kullanarak doğrudan istenen sonuç elde edilebilir.
Bu frekanslarla yapılan çalışmaların doğruluk ve verimliliği %80’in üzerindedir. İlk etapta özel bir yetenek ya da ileri eğitim gerektirmemesi de bu yöntemi toplumda çok cazip kılmaktadır.
Rezonans, Etki ve Niyet
Bununla birlikte, insan her tür etkiye alışabilir. Dolayısıyla şifacının hem nicelik hem nitelik olarak etki gücünü artırması gerekir. Bu da hasta ile şifacı arasında kurulan rezonans yoluyla sağlanır.
Frekanslar, birer araçtır; çok boyutlu enerji-bilgi alanlarıdır. Tıpkı bir gitarın gövdesi ya da bir lazer gibi, çalışabilmek için rezonansa ihtiyaç duyarlar. Onları harekete geçirecek bir niyet, bir başlangıç dürtüsü gerekir.
Şifacı, saf frekansla değil; nitelikli bir öğretmen tarafından ayarlanmış bir enerji alanı ve frekans akışı senteziyle çalışır. Bu senteze “niyet” denir. Şifacının enerji alanı, kullandığı frekans akışına mümkün olduğunca yakın olmalı ve ideal bir iletken görevi görmelidir.
Ancak şifacılar da insandır; sinirlenebilir, hastalanabilir, yorgun düşebilir. Bu durumda enerji alanları da etkilenir ve çalışmaların niteliği değişebilir. Bu yüzden aynı frekansları kullanan şifacılar, farklı sonuçlar elde edebilir. Kendi enerji alanıyla sürekli çalışmak, bu yolun vazgeçilmez bir parçasıdır.
Enerji ve Bilgi: Ayrılmaz Birlik
Frekanslar çok sayıda parametreye sahip, çok boyutlu yapılardır. Enerji ve bilgi konularına bu bağlamda yaklaşmak gerekir. Enerji, alan etkileşimlerinin niceliksel, bilgi ise niteliksel özelliklerini belirler. Enerji varsa bilgi de vardır; biri diğerinden ayrı düşünülemez.
Kozmoenerjetik frekanslar genellikle zayıf enerji taşır ama bilgi yoğunlukları çok yüksektir.
Enerji-Bilgi Alışverişi Yolları
İnsanlar enerji ve bilgiyi üç ana yolla alır:
1. Besin ve su yoluyla
2. Çevreden
3. İletişim ve etkileşim yoluyla (konuşmak, okumak, dinlemek vb.)
Ancak bu alışveriş rezonans prensibine dayanır. İnsan yalnızca kendi enerji alanıyla benzer frekansta olan dış bilgiyle rezonansa girebilir. Yani bir kişi nasılsa, çevresi de onunla uyumlu olur. Bilinçli düzeyde algılanmayan enerjiler, o kişi için “mevcut değil” gibidir.
Zihnin Rolü ve Engelleri
İnsan zihni, güçlü rezonansları bastırmaya çalışabilir. Ancak rezonans yeterince güçlüyse, zihin bu süreci engelleyemez ve kontrolü kaybedebilir. Bu, âşık olmak, kavga etmek, coşkulu bir konserde kendini kaybetmek gibi örneklerle açıklanabilir.
Zihin ile enerji alanı arasındaki bu çelişki, şifacılar tarafından dikkate alınmalıdır. Gereğinden fazla enerji yüklemesi yapmak, danışanlarda veya öğrencilerde dengesizlik yaratabilir.
İnsan Enerji Alanı: Nesne ve Süreç
Enerji alanı, aynı anda hem bir nesne hem de bir süreçtir. Bazı uygulayıcılar onu maddesel bir nesne gibi ele alırken, bazıları yalnızca süreç olarak görür. Aslında ikisi de doğrudur; hangi bakış açısının geçerli olduğu, ele alınan soruna göre değişebilir.
İnsan sistemi bütüncüdür; enerji alanı ve fiziksel beden birbiriyle etkileşim hâlindedir. Örneğin bir kişide böbrek taşı varsa hem taşı hem de oluşum nedenini ele almak gerekir.
Şifacının Temel Prensibi: Zarar Vermemek
Bir şifacının temel ilkesi, asla zarar vermemek olmalıdır. Kişinin mevcut sorununu ağırlaştırarak “temizleme” çalışması yapmak, sadece sabırsızlık ya da deneyimsizlik belirtisidir. Şifa çalışması, mümkün olduğunca yumuşak, fark edilmez ve odaklı olmalıdır.
Ağrı ve rahatsızlık, ancak açık ve zorunlu bir ihtiyaca dayanıyorsa kabul edilebilir; aksi hâlde süreci iyileştirmez, aksine zarar verir.
Yazan: Volkov Sergey Nikolayeviç
Kozmoenerjetik Progressor, “Aegis” Kozmoenerjetik Okulu Başkanı''
Akademisyen V.A. Petrov’un öğrencisi, Şifacı, Kineterapist.