"KOZMOENERJETİK VE BİLİNCİN EVRİMİ"
Dr.V.A. Petrov
Maddi Evren, gökkuşağının tüm renkleriyle titreşen, sınırsız bir enerji okyanusudur. Sürekli hareket halindeki ışıltılı enerji akımları kesişir, devasa nehir akıntılarına dönüşür, büyük ve küçük enerji "girdaplarına" dönüşür, ayrı akıntılara, derelere ve en ince ipliklere ayrılır. Bu, enerji titreşimlerinin bir oyunudur; renk ve hareket senfonisi, ilahi yaratılışın ihtişamının büyüleyici bir resmini yaratır. İnsan bu görkemli manzarayı tarif edecek kelimelere sahip değildir ve Yaratıcı'nın kudreti ve kudreti önünde alçakgönüllülükle başını eğerek suskunlaşır!
Ben Evren'i böyle görüyorum, savaşçılar kozmoenerjetikler böyle görüyor, kadim savaşçılar, Toltekler, ezoterik okulların kahinleri, çeşitli dinlerin münzevileri, yoga ustaları böyle görüyordu. Evrendeki her şeyin farklı frekanslarda titreşen ve sonsuz ve sürekli hareket halinde olan enerji olarak algılandığı bu Gerçeklik algısı düzeyine enerjik diyoruz.
Bu algı düzeyinde hem kral hem de evsiz kişi aynı görünür. Sosyal statüsü, milliyeti, ten rengi veya kan grubu ne olursa olsun, her insan, içinde çeşitli enerji akışlarının sürekli akıp titreştiği ve böylece nispeten sabit mekânsal konfigürasyonlar oluşturduğu aydınlık bir küredir. Bu tür dönen enerji konfigürasyonlarına kozmoenerjetik kahinler tarafından geleneksel olarak çakra denir. Çakraların durumuna, dönüş hızına, yoğunluğuna, titreşim frekansına ve bileşen enerjilerin rengine dayanarak, deneyimli bir kozmoenerjetik şifacı, bir kişinin genel enerji durumunu kolayca belirleyebilir ve kozmoenerjetik yöntemler kullanarak bu enerji yapılarının işleyişini dengeleyebilir. Çakraların normal çalışması, herhangi bir kişinin zihinsel ve fiziksel sağlığı için bir ön koşuldur.
Bilincin evrimi
Kozmoenerjetik eğitimin ilk aşamalarında, öğrenci genellikle çakraları dönen bir enerji akışı olarak algılayamaz. Ancak, öğrencilerle çalışma deneyimim, uygun eğitim ve gerekli azim ile çoğu insanın böyle bir algıya sahip olabileceğini gösteriyor. Enerji vizyonuna giden ilk adım, kişinin aurasını ve iç organlarını enerji alanları şeklinde gözlemleyebilmektir. Hemen hemen tüm kozmoenerjetik şifacılar bu yeteneğe sahiptir. Kural olarak, öğretmen tarafından ayarlandıkları (inisiye edildikleri) frekansları gerçekten algılamayı hızla öğrenirler. Kozmik titreşimler onlar için somut bir gerçeklik haline gelir, renk, tat ve hatta koku kazanır. Kozmoenerjetik geleneğimizde öğrencinin bilincinin genişlemesi böyle başlar. Eğitimin son aşamalarında kişi, enerji evreninin tüm ihtişamını görebilir.
Sıradan bir insan, evrenin enerjetik özünü görmez ve dolayısıyla farkına varmaz;
Gerçekliği, çeşitli izole nesneler, şeyler ve organizmalarla dolu bir alan olarak algılar. Yetiştirilme, eğitim ve genel kültür düzeyine uygun olarak, bu nesnelere ve organizmalara yararlı, çekici, nötr veya tehlikeli statüler atar; enerjisel birlikleri ve birbirleriyle bağlantıları hakkında ise sadece belirsiz tahminlerde bulunur.
İnsan ve Evren'in bu kısa tasvirini yaparak, okuyucunun dikkatini, bir enerji sistemi olarak insanın sürekli olarak bir kozmik enerjiler okyanusunda var olduğu tartışmasız gerçeğine çekmek istiyorum. Ancak insan, bunların yalnızca ölçülemeyecek kadar küçük bir kısmını algılar ve farkında olur. Sıradan bir insanın algılayabildiği tüm kozmik titreşimler kümesi, karmaşık bir yorumlama sistemi aracılığıyla, nihayetinde onun karşısına nesneler, nesneler ve organizmalardan oluşan sıradan Dünyamız biçiminde çıkar. İşte gerçek durum bu!
Ancak durum her zaman böyle değildi ve kadim mitlere ve kutsal yazılara göre, modern zamanlardan çok önce, insan şu anda yapabildiğinden çok daha fazlasını algılayıp gerçekleştirebiliyordu. Örneğin, Hristiyan geleneğinde algı ve farkındalığın bu kadar keskin bir şekilde daralmasına yol açan olaylar, düşüş fikriyle anlatılır. Diğer dini itiraflarda ve manevi öğretilerde de insan varoluşunun bu aşamasını resmeden benzer efsaneler ve mitler vardır. Yukarıdakilerden, kozmoenerjetiklerin doğrudan algılayabildiği çok önemli bir sonuç çıkar. Bu, herhangi bir kişinin prensipte bilincini, en azından tanrısal atasının seviyesine kadar genişletebileceği ve modern insanlıktaki algı sorunlarının aşılabilir olduğu sonucuna varmaktır. Şimdi, kadim öğretilerin ve dinlerin "Babanıza dönün" çağrısı ve Cennetin Krallığı'nın insanın içinde olduğu ve insanın bu Krallığa "büyük çaba" ile girebileceği iddiaları netleşiyor. Kaybedilen yetenekleri geri kazanma girişiminde hangi yöne gidilmesi gerektiği de belirginleşiyor. Bu, her bireyin bilincini genişletme yoludur. Yaratıcının insan için yarattığında belirlediği ve geçmişte çeşitli nedenlerle keskin bir şekilde daralttığı sınırlara doğru genişleme.
İnsan evrimi, doğanın fethi veya çoğu resmen kendi türünü yok etmek için tasarlanmış yeni teknik araçların yaratılması değildir. İnsan evrimi, bilincini genişletmek için zorlu bir yoldur!
Bir insanı herhangi bir fikir, kavram veya dogma kümesiyle sınırlamaya çalışmak, doğal olarak bilincin genişlemesine aykırıdır ve insanlığın gelişimini durdurmayı amaçlayan belirli güçlerin içe dönük bir müdahalesidir. Sosyal sistemlerde, bu güçlerin etkisi, kural olarak, ultra-modern öğretiler ve önceki manevi deneyimlerin değerini inkâr eden bazı mezhepçilik türleri şeklinde kendini gösterir. Eski peygamberlerin kıyamet metinlerinin, Deccal'in gelişinden önce sahte öğretmenlerin kitlesel olarak ortaya çıkacağına dair uyarılarla dolu olması sebepsiz değildir. Bu kadim vahiylerin sembolik dili modern bir semantik düzeye çevrilirse, geriye yalnızca bilge atalarımızın koşulsuz öngörüsünü takdir etmek kalır.
Nitekim son yıllarda, insanların bilincini sınırlama girişimleri giderek yaygınlaşmaktadır. Örneğin, bu durum, yalnızca diğer dinî mezheplerin manevi deneyimini tamamen inkâr etmekle kalmayıp, aynı zamanda kendi dinlerinin ideolojik, felsefi ve dogmatik temellerini de tartışılmaz kurallardan oluşan dar bir çerçeveye indirgeyen bazı köktendinci dinî hareketlerde açıkça görülmektedir. Getirilen kısıtlamaların avantajlarını kendi örnekleriyle gösteremeyen insan bilincinin daraltılmasının savunucuları, tüm apaçık ve hayali muhaliflerini yok etmektedir. Saldırganlık, gerilemecilerin karakteristik bir özelliğidir! İnsan bilincinin genişlemesini durdurma ve bu doğal süreci çeşitli tanımlayıcı dogmaların benimsenmesiyle değiştirme girişimleri, birçok modern askeri çatışmanın temel nedenidir.
Medeni bir toplumda, gerici güçlerin benzer eylemleri, daha önce de belirttiğim gibi, insanlığın önceki manevi deneyiminin inkâr edilmesinde veya itibarsızlaştırılmaya çalışılmasında ve ayrıca insanların zihinlerine "olağanüstü" ve "süpernova" öğretilerinin sokulmasında kendini gösterir. Bu eylemler, bilincin sınırlandırılması ve tabi kılınması amacıyla genişletilmesinden başka bir şekilde tanımlanamaz. Bu, insan bilincine bir saldırıdır!
Sağlıklı bir insanın bu tür "yeniliklerin" gerçek değerini nispeten kolayca belirleyebileceği birçok işaret vardır. Her şeyden önce, bu özel "öğretinin" yakın zamanda doğaüstü bir şekilde En Yüce Güçlerin "seçilmiş eşsiz varlığına" iletildiği kesin bir ifadedir. Ardından, kural olarak, yeni "Mesih’i takip etmek için özel bir istek göstermeyen herkese yönelik tehditkâr uyarılar sistemi gelir. Karmaşık psişik etkinin bu kısmı, açıkça korkutmak ve korku yaratmak için tasarlanmıştır; bu da sevgi ve özverili ilahi yardım fikirleriyle tamamen çelişir. Aynı zamanda, yeni "öğretiyi" kabul etmeye karar veren kişilere, genellikle daha fazla ödeme dışında kişisel bir çaba gerektirmeyen, öyle avantajlar ve fırsatlar garanti edilir ki, listelerinin kendisi bile şüpheci bir gülümsemeye neden olmaktan başka bir şey yapamaz. Bu tür müritlerin sunduğu hizmetlerin, kural olarak, kişinin çok uzak geçmişiyle, örneğin kişisel karmasını silmek veya soyağacını düzeltmekle ve antik Roma'daki endüljans ticareti bağlamında belirsiz bir gelecekle ilgili olduğu söylenmelidir. Bu tür vaatler doğal olarak gerçek bir doğrulamaya tabi değildir ve Hoca Nasreddin'in Buhara Emir’ine otuz yıl içinde bir eşeğe insan dilini öğretme vaadiyle olan hikâyesine çok benzemektedir. Bilindiği gibi, bu vaat, otuz yıl içinde eşeğin veya emirin bu ölümlü dünyadan ayrılacağı şeklindeki oldukça makul bir varsayıma dayanıyordu ve bu da edebi kahramanımızın herhangi bir sorumluluktan kaçınmasını sağladı.
Modern involüsyon güçlerinin ve "öğretilerinin" bir diğer tipik özelliği, gerçek niyetlerini bilimcilik kisvesi altında gizleme çabalarıdır. Bu durumda, hesaplama da son derece basittir ve insanların temel bilimsel disiplinlerin gerçek başarılarına duydukları haklı güvene dayanmaktadır. Ancak, vatandaşlarımızın çoğunun modern bilimsel teorilere derinlemesine nüfuz etmekten hâlâ oldukça uzak olduğunu kabul etmelisiniz ve tüm hesaplamanın temeli budur. Terminoloji karmaşası, çeşitli bilimsel bilgi alanlarından gelen parçalı bilgilerin tamamen asılsız ve sistematik olmayan kullanımı ve nihayetinde, temel cehalet işte bu "öğretilerin" bilimsel kabuğu.
involüsyon öğretilerin karakteristik özelliklerine dair kısa bir özetin sonunda, aşırı insan gururu, güç arzusu ve açgözlülüğe dayanan ayrıcalık ve seçilmişlik fikrinin her birinin içinden kırmızı bir iplik gibi geçtiğini ve "seçilmişler" figürlerinin insanlık tarihinde birçok benzerliğinin bulunduğunu eklemek isterim. Grishka Otrepyev ve Grigory Rasputin gibi "seçilmişleri" hatırlamak, involüsyon öğretilerinin yurttaşlarımızın bilincinde yaygınlaşmasının ne gibi trajik sonuçlara yol açabileceğini anlamak için yeterlidir. Bugün, insan bilincindeki küresel değişimlerin arifesinde, genç bir öğreti olmasına rağmen kadim yoga köklerine sahip kozmoenerjetik, evrimsel gelişim yoluna giren herkese güçlü bir destek sağlayabilir. Yıllar süren uygulamayla test edilip mükemmelleştirilen tekniklerimiz, herhangi bir kişinin algısını hızlı ve olumsuz sonuçlar olmadan genişletmenize olanak tanır. Kozmoenerjetik yöntemlerin kullanımının doğrudan bir sonucu, kişinin kişisel zihinsel ve fiziksel sağlığı, tüm enerji yapılarının dengeli işleyişi, enerji vizyonunun ve şifa yeteneklerinin açığa çıkmasıdır. Geleneğimizin takipçileri, Dünya ve Evren'in enerji bilgi akışlarına bağımsız olarak bağlanma, uzayın diğer dünyalarına seyahat etme fırsatı elde etme, sağlıklı, neşeli ve çok nazik insanlar olarak kalma ve yaklaşan değişimlere cesurca ve güvenle göğüs germeye hazır olma fırsatını yakalarlar.
Sevgiyle,
Akademisyen Dr.V.A. Petrov
